Live on the edge: Riskli bir hayat sürmek
Afternoon: Öğleden sonra
Waterfall :şelale
Evening: akşam
At night: gece
Adventure: macera
In the morning: sabah
At noon: öğlen
Desire: İstek duymak
Mountain: dağ
On Thursdays: Perşembe günleri (günlerden önce “on” gelir.)
Forest: orman
On weekdays: haftaiçi
At the weekend: hafta sonu
Lake: göl
River: nehir
Always: Her zaman
İsland: ada
Usually: çoğunlukla
Beach: kumsal
Often : Sık sık
Ocean: okyanus
Sometimes: bazen
Desert: çöl
Rarely: nadiren
Hill: tepe
Never: Asla,hiç
Geographical features: Coğrafik özellikler
Volcanic eruption: Volkanik patlama
North Africa: Kuzey afrika
Earthquake: deprem
South Africa: Güney afrika
North America: Kuzey amerika
Avalanche: çığ
Tribal: kabile
Drought: kuraklık
Dance around the fire: Ateşin etrafında dans etmek
Landslide: heyelan
Flood: sel
Ride horse: Ata binmek
Hurricane: kasırga
Sudden explosion: Ani patlama
Sudden violent movement: Ani şiddetli hareketler
Earth’s surface: yeryüzü
Large amount of snow: Büyük kar kütlesi
Mass of rock: Kaya kütlesi
Suddenly and quickly: Aniden ve hızlı
Soil moving: Toprak hareketi
Beyond: öte
Storm: fırtına
Extremely: Son derece
Large wave: Büyük dalga
Earthquake: deprem
Natural disaster: Doğal afet
Scary: korkutucu
Bit: biraz
Unfortunately: maalesef
Experience: deneyim
Disaster: afet
Midnight: Gece yarısı
Heavy rain: Şiddetli yağmur
Regulation: düzenleme
Drift away: Uzağa sürüklenmek
Free from danger: Tehlikeden uzak
By the force of heavy water: Şiddetli suyun gücüyle
Earthquake drill: Deprem tatbikatı
Things fly in the air: Bir şeylerin havada uçuşması
By the way: Bu arada
Edge of a river: Nehir kenarı
Let nature take its course: Olayları akışına bırakmak
Part of our lives: Hayatımızın bir parçası
Face tsunamis: Tsunamiyle yüz yüze gelmek
Hard conditions: Ağır şartlar
Safety rules: Güvenlik kuralları
Sudden : ani
Early ages: Erken yaşlar
Less: az
Stay away: Uzak durmak
Safety: güvenlik
River bank: Nehir kıyısı
Rule: kural
Electrical wires: Elektrik telleri
Rich in mineral: Mineral açısından zengin
Geothermal energy: Jeotermal enerji
Alive tourism: Canlı turizm
Natural beauty: Doğal güzellik
Survive: Hayatta kalmak
Take the subject seriously: Konuyu ciddiye almak
Exactly: tamamen
Care: önemsemek
Government: hükümet
Detection: buluş
Warning system: Uyarı sistemi
Concluding sentence: Sonuç cümlesi
Supporting idea: Destekleyici fikir
Title: başlık
Topic sentence: Konu cümlesi
Strike: vurmak
Affect: etkilemek
Per hour: saatte
Magnitude: büyüklük
Cause: Sebep olmak
On record: kaydedilen
Occur: Meydana gelmek
Shoot a documentary: Belgesel çekmek
Zoo keeper: Hayvanat bahçesi bakıcısı
Wildlife photographer: Vahşi yaşam fotoğrafçısı
Park ranger: Park bekçisi
Explorer: araştırmacı, kaşif
Put out fire: Yangını söndürmek
Fix the bike: Bisikleti tamir etmek
Survive hard conditions: Zor koşullarda hayatta kalmak
Journalist: gazeteci
Sand storm: Kum fırtınası
Continent: kıta
Strong wind: Şiddetli rüzgar
Journey: yolculuk
Communication: İletişim
Blow: esmek
Risky lifestyle: Riskli yaşam tarzı
Sleeved shirt: Uzun kollu gömlek
Scarf: Atkı,şal
Keep warm: Sıcak tutmak
Shine: parlamak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder